1 Mayıs 2020 Cuma
17. CÜZ / HÜKÜM
AYET
69. “Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında Allah, kıyamet günü aranızda hüküm verecektir.”6
Hac Sûresi / 69.Ayet
HÜKÜM
الحكم
Kelâm, mantık ve fıkıh ilimlerinde kullanılan bir terim.
HADISLER
1.HADIS
İnsanlar arasında hüküm verenler Allah’tan korkun ve öfkeli iken hüküm vermekten kaçınin . (Müslim, “Aḳżıye”, 16; İbn Mâce, “Zühd”, 1),
HADIS 2
Yargı işine rüşvet karıştıranlar Allah’ın lânetine uğrayacaktır..(Müsned, II, 287-288),
Haksız hükümlerin verildiği toplumlarda kan dökülecektir ve hakkı bildiği halde zalimane hüküm verenlerin cehenneme gireceklerdir.
İKİ ALEM VARDIR: İLKİ VARLIK ALEMİ, İKİNCİSİ MANA ALEMİ. VARLIK ALEMİ GÜNDÜZ GİBİDİR, OLANI BİTENİ AÇIKÇA GÖRÜRSÜN, KENDİNİ KOLAYCA ELE VERİR. MANA ALEMİ İSE GECE GİBİDİR, ONU BULMAK İÇİN MUTLAKA GÖNÜL IŞIĞINI YAKMAN GEREKİR. – HZ. MEVLANA
16.CUZ/ HİKMET
AYET
12-13-14-15. “Ey Yahya! Kitab’a kuvvetle sarıl.” (dedik) ve daha çocukken ona hikmeti (ilmi, derin ve ince anlayışı) verdik. Tarafımızdan bir kalp yumuşaklığı ve (günahlardan) temizlik de (ihsan ettik). O, çok muttaki idi. Annesine babasına da itaatkâr (idi), âsîlik eden bir zorba değildi. Doğduğu gün de öleceği gün de dirileceği gün de ona selam olsun!
Meryem Sûresi / 12-13-14-15.Ayet
HADISLER
1.HADIS
“Hikmet müminin yitiğidir, onu bulduğu yerde alır”
(İbn Mâce, “Zühd”, 15; Tirmizî, “ʿİlim”, 19)
2.HADIS
Şüphesiz bazı şiirler var ki hikmettir”
(Buhârî, “Edeb”, 90; Tirmizî, “Edeb”, 69; İbn Mâce, “Edeb”, 41)
SÖZLÜK ANLAMI
zihnî kabiliyet, ustalık” anlamında kullanılan İbrânîce hokhmah kelimesiyle aynı semitik köke dayanır.
TERIM ANLAMI
Din ve felsefe alanında kullanılan geniş kapsamlı bir terim.
AÇIKLAMA
Mukātil b. Süleyman’ın (ö. 150/767) el-Vücûh ve’n-neẓâʾir adlı eserinde hikmetin beş “vech”i olduğu belirtilmektedir. 1. Kur’an’da emir ve nehiy kipleriyle geçen öğütler (meselâ bk. el-Bakara 2/231; Âl-i İmrân 3/48; en-Nisâ 4/113), 2. Anlayış (fehm) ve ilim anlamında hüküm (Meryem 19/12), 3. Nübüvvet (el-Bakara 2/251; en-Nisâ 4/54; Sâd 38/20), 4. Kur’an’ın tefsiri (el-Bakara 2/269), 5. Bizzat Kur’an (en-Nahl 16/125). Râgıb el-İsfahânî ise hikmet terimini “ilim ve akılla gerçeği bulma” şeklinde tanımlamaktadır. Hikmet Allah için kullanıldığında “eşyayı bilmek ve onu en sağlam ve kusursuz biçimde yaratmak”, insan için kullanıldığında “mevcûdatı bilip hayırlar işlemek” anlamına gelmektedir. Hüküm hikmetten daha geneldir. Zira her hikmet hükümdür, fakat her hüküm hikmet değildir. Hikmete “Kur’an tefsiri, Kur’an ilmi” ve “nübüvvet” karşılıkları da verilmiştir (el-Müfredât, “ḥkm” md.).
ÖZLÜ SÖZ
Kalbini öğütle yaşat, hikmetle aydınlat.
Hz. Ali (r.a.)
15.CUZ/ YETIM
AYET:
Yetim malına da ergenlik çağına erişinceye kadar, ancak (o malı geliştirmek gibi) en güzel bir durum olmadıkça yaklaşmayın. Verilen sözü de yerine getirin. Çünkü verilen söz sorumluluk gerektirir.
Isrâ Sûresi / 34.Ayet
HADİSLER
1.HADIS
Peygamber Efendimiz (sav):
Allah rızası için yetimin başını okşayan kimseye elinin dokunduğu her saç teli kadar sevap verilir. (Müsned, V, 250; Ebû Dâvûd, “Edeb”, 121),
2.HADIS
Resûl-i Ekrem’in (SAV) ,bir defasında şahadet parmağı ile orta parmağını birleştirerek, “Yetimi koruyup gözetenle cennette böyle yan yana olacağız” buyurmuştur.
SÖZLÜK ANLAMI
Sözlükte “yalnız olmak, tek başına kalmak” anlamındaki yütm kökünden türeyen yetîm kelimesi çeşitli nesnelerin tekliğini ifade eder
TERIM ANLAMI
fıkıhta yetim henüz bulûğ çağına ermemiş çocuklar hakkında kullanılır. Bir hadiste de bulûğ çağından sonra yetimliğin kalkacağı belirtilmiştir
AÇIKLAMA
Çocuğun nafakasını temin etme, haklarını koruma ve onu yetiştirmede babanın daha çok rolü bulunduğundan yetimlik özellikle babaya bağlanmıştır
ÖZLÜ SÖZ
Ben kimsesiz seyyahı meçhuller caddesinin, ben yankısından kaçan çocuk kendi sesinin - Necip Fazıl Kısakürek
14.CUZ / SELAMET
AYET
Allah, yarattığı şeylerden sizin için gölgeler yaptı. Dağlarda (sığınılacak) barınaklar var etti. Sizi sıcaktan koruyacak elbiseler ve savaşınızda koruyacak elbiseler (zırhlar) verdi. Böylece (Allah) size nimetini tamamlıyor ki siz müslüman olup selamet bulasınız.1
Nahl Sûresi / 81.Ayet
HADISLER
1.HADIS
"Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kimsedir. Muhâcir de Allah’ın yasakladığı şeyleri terk edendir."
Buhari, Bedu'l-vahy, 4.
2.HADIS
Resûlullah’ın arkasında namaz kılan sahâbîler tahiyyat oturuşunda ilk zamanlar, “Allah’a kullarından selâm olsun, falana falana selâm olsun” anlamında ifadeler kullanıyordu. Bundan haberdar olan Hz. Peygamber, “‘Allah’a selâm olsun’ demeyin, Allah selâmın kendisidir, fakat siz şöyle söyleyin” buyurmuş ve bilinen Tahiyyat duasını öğretmiştir
(Buhârî, “Eẕân”, 150; Müslim, “Ṣalât”, 55-58).
SÖZLÜK ANLAMI
selâm (selâmet) “bedenî ve ruhî hastalık, eksiklik ve kusurlardan uzak olma” anlamında kullanılır.
TERIM ANLAMI
esenlik veren anlamındadir
.
AÇIKLAMA
yaratılmışlara özgü acz ve eksikliklerden münezzeh olan” şeklindedir. Bu ifade zât-ı ilâhiyyenin zâhirî ve bâtınî kusurlar, değişikliğe mâruz kalma ve zeval bulup ortadan kalkma gibi hususlardan münezzeh olduğunu belirtir.
ÖZLÜ SÖZLER
Selâmet,muhalefeti ve ilmin,ayrılmayı gerektirdiği şeye girmeyi terketmek suretiyle selâmeti arayan arkadaşıdır.
Cüneyd-i Bağdadi
13.CUZ / TEVEKKÜL
AYET:
“(O,) yollarımızı bize dosdoğru göstermişken, biz ne diye Allah’a güvenip dayanmayalım? Bize yaptığınız eziyete karşı elbette dayanıp direneceğiz (yılmayacağız). O halde tevekkül eden (mü’min)ler, yalnız Allah’a güvenip dayansınlar.”
Ibrahim Sûresi / 12.Ayet
HADISLER
1.HADIS:
Bir iş için evinden çıkan kimse, “Bismillâh, Allah’a inandım, O’na dayandım, O’na tevekkül ettim; güç kuvvet yalnız O’nundur” derse Allah onu en hayırlı şekilde rızıklandıracak ve kötülüklerden koruyacaktır (Müsned, I, 66; benzer ifadeler için bk. Ebû Dâvûd, “Edeb”, 103; İbn Mâce, “Duʿâʾ”, 18). Resûlullah’ın teheccüd namazı
2.HADIS:
Hz. Peygamber’in, “Devemi bağladıktan sonra mı tevekkül edeyim yoksa bağlamadan mı?” diye soran bir sahâbîye, “Önce bağla, sonra tevekkül et” cevabını vermiştir. (Tirmizî, “Ḳıyâme”, 60)
SÖZLÜK ANLAMI
Sözlükte “Allah’a güvenmek” anlamındaki vekl kökünden türeyen tevekkül “birinin işini üstüne alma, birine güvence verme; birine işini havale etme, ona güvenme” mânasına gelir.
TERIM ANLAMI
Allah’a güvenip dayanma anlamında terim.
Peyganber efendimiz in duası:
“Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım, sana tevekkül ettim, sana yöneldim”
ÖZLÜ SÖZ
Hz. Ali (a.s) buyuruyor: ‘Allah’a tevekkül etmek, her türlü kötülükten kurtulmanın ve her türlü düşmandan korunmanın kaynağıdır.’[12]
19 Nisan 2020 Pazar
HATICE KARA/ CEHALET
12.CUZ
Hûd Sûresi / 46.Ayet:
(Allah) buyurdu ki: “Ey Nuh! O (oğlun, inanmayıp âsî olduğundan) senin ailenden değildir. Doğrusu o(nun yaptığı), iyi bir iş değildir. O halde, bilgin olmayan şeyi benden isteme! Doğrusu ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim.”
AÇIKLAMA
Âyet-i kerîmede görülüyor ki evlat bile olsa yakın akrabalar Allah’a ve O’ndan gelen vahye inanmıyorlarsa artık aileden sayılmaz. Nitekim Bedir gazvesinde birçok sahâbi, İslâm’ın ve müslümanların karşısına dikilen babaları, oğulları ve yakınlarıyla savaşmışlardır.
HADIS_1
O iyi bir insandı, fakat öfke onu cahilleştirdi” (Müslim, “Tevbe”, 56, 57; Müsned, VI, 196)
HADIS_2
Hz. Peygamber, oruçlu müslümanlara tavsiyelerini ihtiva eden bir hadisinde, “Biri ona karşı bir cahillik ederse oruçlu olduğunu söylesin” (İbn Mâce, “Ṣıyâm”, 21)
SÖZLÜK ANLAMI
Cehl gibi “bilmemek, bilgi ve görgüden yoksun olmak” anlamında bir masdar olup isim olarak da kullanılır.
TERIM ANLAMI
Bilgisizlik, kibir, bozgunculuk, serkeşlik gibi anlamlara gelen ahlâk terimi.
ÖZLÜ SÖZLER
Bilgisiz dürüstlük faydasızdır, dürüst olmayan bilgi ise tehlikeli ve korkunçtur.
Sadi Şirazi
12.CUZ
Hûd Sûresi / 46.Ayet:
(Allah) buyurdu ki: “Ey Nuh! O (oğlun, inanmayıp âsî olduğundan) senin ailenden değildir. Doğrusu o(nun yaptığı), iyi bir iş değildir. O halde, bilgin olmayan şeyi benden isteme! Doğrusu ben, sana cahillerden olmamanı öğütlerim.”
AÇIKLAMA
Âyet-i kerîmede görülüyor ki evlat bile olsa yakın akrabalar Allah’a ve O’ndan gelen vahye inanmıyorlarsa artık aileden sayılmaz. Nitekim Bedir gazvesinde birçok sahâbi, İslâm’ın ve müslümanların karşısına dikilen babaları, oğulları ve yakınlarıyla savaşmışlardır.
HADIS_1
O iyi bir insandı, fakat öfke onu cahilleştirdi” (Müslim, “Tevbe”, 56, 57; Müsned, VI, 196)
HADIS_2
Hz. Peygamber, oruçlu müslümanlara tavsiyelerini ihtiva eden bir hadisinde, “Biri ona karşı bir cahillik ederse oruçlu olduğunu söylesin” (İbn Mâce, “Ṣıyâm”, 21)
SÖZLÜK ANLAMI
Cehl gibi “bilmemek, bilgi ve görgüden yoksun olmak” anlamında bir masdar olup isim olarak da kullanılır.
TERIM ANLAMI
Bilgisizlik, kibir, bozgunculuk, serkeşlik gibi anlamlara gelen ahlâk terimi.
ÖZLÜ SÖZLER
Bilgisiz dürüstlük faydasızdır, dürüst olmayan bilgi ise tehlikeli ve korkunçtur.
Sadi Şirazi
HATICE KARA /ECEL
11. CUZ
AYET:
(Resûlüm!) De ki: “Allah’ın dilemesi dışında, ben kendi kendime (bile) ne bir zarar ne bir fayda (verme gücüne) sahibim.” Her ümmet için bir ecel vardır. Ecelleri geldiği zaman, artık bir an geri de kalamazlar ileri de geçemezler.4
Yunus Sûresi / 49.Ayet
HADISLER
1.HADIS:
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ecelini altmış yaşına kadar uzattığı kimselerden Cenab-ı Hakk, her çeşit özür ve bahaneyi kaldırmıştır." Tirmizi'nin metni şu şekildedir: "Ümmetimin vasati ömrü 60-70 yaş arasıdır. Allah, kime ömründe 40'ına kadar mühlet verdi ise, ondan özrü kaldırmıştır."
Kaynak: Buhari Rikak 4; Tirmizi, Da'vat 113, (3545), Zühd 23 (2332); İbnu Mace, Zühd 27, (4236), Metin Buhari'den alınmıştır.
Konu: Ecel
2.HADIS:
Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) elindeki iki çakıl(dan birini yakına, diğerini uzağa) atarak: "Şu ve şu neye delalet ediyor biliyor musunuz?" dedi. Cemaat: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir" dediler. Buyurdu ki: "Şu (uzağa düşen) emeldir, bu (yakına düşen) de eceldir. (Kişi emeline ulaşmak için gayret ederken ulaşmadan ölüverir)".
Kaynak: Tirmizi, Emsal 7, (2874).
Konu: Ecel
SÖZLÜK ANLAMI
Allah tarafından her canlı için önceden takdir edilen hayat süresi
TERIM ANLAMI
Hayatın sonu olan ölüm vakti anlamında kelâm terimi.
ACIKLAMA
Ehl-i sünnet âlimlerine göre insan ömrü uzamaz ve kısalmaz. Kur’ân-ı Kerîm’de ve bazı hadislerde ilk bakışta ömrün uzatılması veya kısaltılması anlamına gelebilecek naslar varsa da bunların, mânası apaçık olan ecelle ilgili muhkem nasların ışığında açıklanması gerekir. Kur’an’da bazı insanların ömürlerinin uzatılmasının, bazılarının ise kısaltılmasının apaçık bir kitapta bulunduğu ifade edilmektedir (Fâtır 35/11). Burada kastedilen şey, sağlık kurallarına uyup gerekli tedbirleri almak suretiyle uzun müddet yaşayacak olanlarla hastalık, tedbirsizlik, kaza, katil vb. sebeplerle ömrü kısaltılanların Allah tarafından bilindiği, bunun da bir kitapta yazılmış olduğu hususudur. Bundan, dünyaya gelip yaşamaya başladıktan sonra insanlar için -ilâhî bilgi dışında kalan- ömür uzatılması veya kısaltılması sonucunu çıkarmak isabetli değildir (Cüveynî, s. 363). Ayrıca ilgili âyetteki “ziyade” ve “noksan” ile diğer bir âyetteki (er-Ra‘d 13/39) “mahv” ve “isbât”ın, “ümmü’l-kitâb”da (levh-i mahfûz) değil meleklerin ellerinde bulunan kitapta meydana gelmesi ihtimal dahilindedir. Akrabaları ziyaret edip gözetmenin, komşularla iyi geçinmenin ve sadaka vermenin ömrü uzatacağına ilişkin hadislere gelince, her şeyden önce bunlar âhâd rivayetlerdir ve zâhirî mânaları itibariyle kesin anlamlı âyetlere aykırı olduklarından muhkem âyetleri bunların ışığında açıklamak doğru değildir. Bu hadislerde belirtilen ömrün uzaması, yapılan iyilikler veya yetiştirilen hayırlı evlât sebebiyle insanın öldükten sonra hayırla anılarak adının yaşatılması anlamına gelebileceği gibi, güzel amellerle dolu bir hayatın bereketlenip mutlu bir şekilde geçirilmesi ve dolayısıyla ömrün psikolojik olarak uzun algılanması anlamını da ifade etmiş
ÖZLÜ SÖZ
Ölüm her aklına geldiğinde ‘Ah’ edip ‘Vah’ edip inleme; Bu halinle Rabbimi incitmiş olacaksın. Ecel kapıyı çaldığı zaman evi telaşa verme; O geldiği zaman, sen çoktan gitmiş olacaksın. Necip Fazıl KISAKÜREK
11. CUZ
AYET:
(Resûlüm!) De ki: “Allah’ın dilemesi dışında, ben kendi kendime (bile) ne bir zarar ne bir fayda (verme gücüne) sahibim.” Her ümmet için bir ecel vardır. Ecelleri geldiği zaman, artık bir an geri de kalamazlar ileri de geçemezler.4
Yunus Sûresi / 49.Ayet
HADISLER
1.HADIS:
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor. Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ecelini altmış yaşına kadar uzattığı kimselerden Cenab-ı Hakk, her çeşit özür ve bahaneyi kaldırmıştır." Tirmizi'nin metni şu şekildedir: "Ümmetimin vasati ömrü 60-70 yaş arasıdır. Allah, kime ömründe 40'ına kadar mühlet verdi ise, ondan özrü kaldırmıştır."
Kaynak: Buhari Rikak 4; Tirmizi, Da'vat 113, (3545), Zühd 23 (2332); İbnu Mace, Zühd 27, (4236), Metin Buhari'den alınmıştır.
Konu: Ecel
2.HADIS:
Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalatu vesselam) elindeki iki çakıl(dan birini yakına, diğerini uzağa) atarak: "Şu ve şu neye delalet ediyor biliyor musunuz?" dedi. Cemaat: "Allah ve Resûlü daha iyi bilir" dediler. Buyurdu ki: "Şu (uzağa düşen) emeldir, bu (yakına düşen) de eceldir. (Kişi emeline ulaşmak için gayret ederken ulaşmadan ölüverir)".
Kaynak: Tirmizi, Emsal 7, (2874).
Konu: Ecel
SÖZLÜK ANLAMI
Allah tarafından her canlı için önceden takdir edilen hayat süresi
TERIM ANLAMI
Hayatın sonu olan ölüm vakti anlamında kelâm terimi.
ACIKLAMA
Ehl-i sünnet âlimlerine göre insan ömrü uzamaz ve kısalmaz. Kur’ân-ı Kerîm’de ve bazı hadislerde ilk bakışta ömrün uzatılması veya kısaltılması anlamına gelebilecek naslar varsa da bunların, mânası apaçık olan ecelle ilgili muhkem nasların ışığında açıklanması gerekir. Kur’an’da bazı insanların ömürlerinin uzatılmasının, bazılarının ise kısaltılmasının apaçık bir kitapta bulunduğu ifade edilmektedir (Fâtır 35/11). Burada kastedilen şey, sağlık kurallarına uyup gerekli tedbirleri almak suretiyle uzun müddet yaşayacak olanlarla hastalık, tedbirsizlik, kaza, katil vb. sebeplerle ömrü kısaltılanların Allah tarafından bilindiği, bunun da bir kitapta yazılmış olduğu hususudur. Bundan, dünyaya gelip yaşamaya başladıktan sonra insanlar için -ilâhî bilgi dışında kalan- ömür uzatılması veya kısaltılması sonucunu çıkarmak isabetli değildir (Cüveynî, s. 363). Ayrıca ilgili âyetteki “ziyade” ve “noksan” ile diğer bir âyetteki (er-Ra‘d 13/39) “mahv” ve “isbât”ın, “ümmü’l-kitâb”da (levh-i mahfûz) değil meleklerin ellerinde bulunan kitapta meydana gelmesi ihtimal dahilindedir. Akrabaları ziyaret edip gözetmenin, komşularla iyi geçinmenin ve sadaka vermenin ömrü uzatacağına ilişkin hadislere gelince, her şeyden önce bunlar âhâd rivayetlerdir ve zâhirî mânaları itibariyle kesin anlamlı âyetlere aykırı olduklarından muhkem âyetleri bunların ışığında açıklamak doğru değildir. Bu hadislerde belirtilen ömrün uzaması, yapılan iyilikler veya yetiştirilen hayırlı evlât sebebiyle insanın öldükten sonra hayırla anılarak adının yaşatılması anlamına gelebileceği gibi, güzel amellerle dolu bir hayatın bereketlenip mutlu bir şekilde geçirilmesi ve dolayısıyla ömrün psikolojik olarak uzun algılanması anlamını da ifade etmiş
ÖZLÜ SÖZ
Ölüm her aklına geldiğinde ‘Ah’ edip ‘Vah’ edip inleme; Bu halinle Rabbimi incitmiş olacaksın. Ecel kapıyı çaldığı zaman evi telaşa verme; O geldiği zaman, sen çoktan gitmiş olacaksın. Necip Fazıl KISAKÜREK
HATİCE KARA/SEBAT ETMEK,SABIR
10 .CUZ
AYET
Ey iman edenler! (Sizinle savaşacak) bir toplumla karşılaştığınız zaman sebat edin (yılmayın), Allah’ı çok zikredin ki umduğunuza kavuşur/kurtuluşa erersiniz.
Enfâl Sûresi / 45.Ayet
HADISLER
1.HADIS
26: Ebû Saîd Sa’d ibn Sinân el Hudrî (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet
edildiğine göre ensardan bir kısmı Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem)’ den bir
şeyler istediler O da verdi, tekrar istediler yine verdi, sonunda yanındaki mal bitti.
Elindeki olan herşeyi verdikten sonra onlara şöyle dedi: “Yanımda mal olsaydı
sizden esirgemezdim, kim istemekten çekinir iffetli davranırsa Allah onun iffetini
artırır, kim tokgözlü olmak isterse Allah onu başkalarına muhtaç olmaktan kurtarır,
kim sabretmeye gayret ederse Allah ona sabır verir, hiçbir kimseye sabırdan daha
geniş ve hayırlı birşey verilmemiştir.” (Buhârî, Zekat 50; Müslim, Zekat 126)
2.HADIS
27: Ebû Yahyâ Suheyb ibn Sinân (Allah Ondan razı olsun)’den rivayet
edildiğine göre Rasûlullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurdu: “Mü’minin
durumuna gerçekten hayret edilir. Zira her durumu onun için hayır sebebidir, bu
özellik sadece mü’minlerde bulunur. Çünkü sevinecek olsa şükreder bu onun için
hayırdır, başına bir bela gelse sabreder bu da onun için bir hayırdır.” (Müslim, Zühd
64)
SÖZLÜK ANLAMI
Sözlükte “engellemek, hapsetmek; güçlü ve dirençli olmak” anlamlarındadır.
TERIM ANLAMI
sabr kelimesinin ahlâk terimi olarak “üzüntü, başa gelen sıkıntı ve belâlar karşısında direnç gösterme;
AÇIKLAMA
Sabır dini tebliğde azim ve sebat gösteren peygamberlerin niteliklerindendir (el-Ahkāf 46/35). Bir kimsenin kendisine kötülük edenleri âdil bir şekilde cezalandırması haktır, ancak sabır göstermesi daha hayırlıdır. Sabretmek gerekir, bu da ancak Allah’ın ihsanı sayesinde olur (en-Nahl 16/126-127). Allah, putperest düşmanlarının aşağılayıcı davranışlarına katlanan müslümanları sabretmelerinin mükâfatı olarak ebedî kurtuluşa ulaştıracağını bildirmiştir (el-Mü’minûn 23/110-111). Kendilerine kötülük yapanlara sabırla muamele edip kötülüğe kötülükle karşılık vermeyenlere düşmanlarının hile ve tuzakları asla zarar vermeyecektir (Âl-i İmrân 3/120).
ÖZLÜ SÖZ
Bedende baş ne ise imanda da sabır aynıdır, başsız beden olmayacağı gibi, sabırsız da iman olamaz.
Hz. Ali
HATICE KARA / ZIKIR
9.CUZ
Araf Suresi 205. ayet: Rabbini, içinden yalvararak, korkarak, yüksek olmayan (hafif) bir sesle sabah ve akşam zikret/an, gafillerden olma!
HADISLER
1.HADIS:
1435-458: Ebu Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) bir kudsi hadiste şöyle buyurmuşlardır:
“Allah-u Teala şöyle buyuruyor: Ben kulumun beni düşündüğü gibiyim. Beni hatırlayıp zikrettiğinde onunla beraberim. O beni kendi başına hatırlar ve anarsa ben de onu aynı şekilde anarım. Şayet beni bir topluluk içinde hatırlar ve anarsa ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım.” (Buhari, Tevhid, 15)
2.HADIS:
1438-459: Abdullah ibni Büsr (r.a.) şöyle dedi: Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’a hitaben, “Ya Rasulallah, İslami hükümler çoğaldı, bana sıkıca sarılacağım birşey söyle” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de, “Dilin hep Allah’ı zikretsin” buyurdu. (Tirmizi, Deavat, 4)
SÖZLÜK ANLAMI
Sözlükte “bir şeyi anmak, hatırlamak” anlamındaki zikir (zikr) kelimesi (çoğulu zükûr, ezkâr) dinî literatürde “Allah’ı anmak ve unutmamak suretiyle gafletten ve nisyandan kurtuluş” anlamında kullanılır.
TERIM ANLAMI
Allah ı anmak amacıyla yapılan ıbadet,söz ve davranışlar.
AÇIKLAMA
Zikir dil veya kalp ya da her ikisiyle beraber yapılır; bu ise ya unutulan bir şeyi hatırlama ya da hatırda olanı muhafaza etme şeklinde olur (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfred
ÖZLÜ SÖZ
“Yunus sen bu dünyaya niye geldin, gece gündüz Hakkı zikretsin dilin. „
Yunus Emre
9.CUZ
Araf Suresi 205. ayet: Rabbini, içinden yalvararak, korkarak, yüksek olmayan (hafif) bir sesle sabah ve akşam zikret/an, gafillerden olma!
HADISLER
1.HADIS:
1435-458: Ebu Hureyre (r.a.)’dan rivayet edildiğine göre Rasûlullah (s.a.v.) bir kudsi hadiste şöyle buyurmuşlardır:
“Allah-u Teala şöyle buyuruyor: Ben kulumun beni düşündüğü gibiyim. Beni hatırlayıp zikrettiğinde onunla beraberim. O beni kendi başına hatırlar ve anarsa ben de onu aynı şekilde anarım. Şayet beni bir topluluk içinde hatırlar ve anarsa ben de onu daha hayırlı bir topluluk içinde anarım.” (Buhari, Tevhid, 15)
2.HADIS:
1438-459: Abdullah ibni Büsr (r.a.) şöyle dedi: Bir adam Rasûlullah (s.a.v.)’a hitaben, “Ya Rasulallah, İslami hükümler çoğaldı, bana sıkıca sarılacağım birşey söyle” dedi. Rasûlullah (s.a.v.) de, “Dilin hep Allah’ı zikretsin” buyurdu. (Tirmizi, Deavat, 4)
SÖZLÜK ANLAMI
Sözlükte “bir şeyi anmak, hatırlamak” anlamındaki zikir (zikr) kelimesi (çoğulu zükûr, ezkâr) dinî literatürde “Allah’ı anmak ve unutmamak suretiyle gafletten ve nisyandan kurtuluş” anlamında kullanılır.
TERIM ANLAMI
Allah ı anmak amacıyla yapılan ıbadet,söz ve davranışlar.
AÇIKLAMA
Zikir dil veya kalp ya da her ikisiyle beraber yapılır; bu ise ya unutulan bir şeyi hatırlama ya da hatırda olanı muhafaza etme şeklinde olur (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfred
ÖZLÜ SÖZ
“Yunus sen bu dünyaya niye geldin, gece gündüz Hakkı zikretsin dilin. „
Yunus Emre
HATİCE KARA/SECDE
8.CUZ
AYET:
Araf Suresi 11.ayet: Yine andolsun ki sizi(n önce insan olarak maddenizi) yarattık, sonra size (teşekkül devresinde insan olarak) şekil verdik, sonra da meleklere: “(Kudretim için) Âdem’e secde edin.” dedik. İblis’ten başka hepsi secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı.
HADIS
1.HADİS
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu sebeple secdede çok dua etmeye bakın!”
Müslim, Salât 215.
Ebû Abdullah (veya Ebû Abdurrahman) Sevbân radıyallahu anh’den -ki kendisi Resûlullah’ın azadlı kölesidir- rivayet edildiğine göre o “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim” demiştir:
2.HADİS
Ebû Abdullah (veya Ebû Abdurrahman) Sevbân radıyallahu anh’den -ki kendisi Resûlullah’ın azadlı kölesidir- rivayet edildiğine göre o “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim” demiştir:
“Çok secde etmeye bak! Zira senin Allah için yaptığın her secde karşılığında Allah seni bir derece yükseltir ve bir hatânı siler.”
Müslim, Salât 225. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu’ 22; Tirmizî, Salât 169; Nesâî, Tatbîk 80, 89
SÖZLÜK ANLAMI
Sözlükte “eğilmek, boyun eğmek, tevazu ile alnı yere koymak” anlamındadır.
TERIM ANLAMI
sücûd masdarından gelen secde fıkıh terimi olarak namazda alın, burun, el ayaları, dizler ve ayak parmakları zemine değecek şekilde yere kapanmayı ifade eder.
ÖZLÜ SÖZ
Eklense de başıma, dünyada kaç baş varsa. Başım, onların hepsi için secdeye varsa.
N.FAZIL KISAKUREK
ACIKLAMA
Âyet-i kerîmede geçtiği üzere insan, kendisinin yaratıcısı değildir. Kendisine şekil/suret, dillerini ve renklerini veren de kendisi değildir.4 Bunun gibi bilgisi de ezelî, ebedî, herşeyi kapsayıcı ve görecesiz değildir. Böyle olunca insan yüce Yaradanı’na karşı, İblis misâli O’nun yüceliğini tanısa bile büyüklük taslayarak secde/ibadet etmez, emrini yerine getirmezse nankörlük yapmış/kâfir olmuş ve şeytanın kendine benzetmeye çalıştığı kimselerden olmuş olur.
8.CUZ
AYET:
Araf Suresi 11.ayet: Yine andolsun ki sizi(n önce insan olarak maddenizi) yarattık, sonra size (teşekkül devresinde insan olarak) şekil verdik, sonra da meleklere: “(Kudretim için) Âdem’e secde edin.” dedik. İblis’ten başka hepsi secde ettiler; o, secde edenlerden olmadı.
HADIS
1.HADİS
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kulun Rabbine en yakın olduğu hal secde halidir. İşte bu sebeple secdede çok dua etmeye bakın!”
Müslim, Salât 215.
Ebû Abdullah (veya Ebû Abdurrahman) Sevbân radıyallahu anh’den -ki kendisi Resûlullah’ın azadlı kölesidir- rivayet edildiğine göre o “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim” demiştir:
2.HADİS
Ebû Abdullah (veya Ebû Abdurrahman) Sevbân radıyallahu anh’den -ki kendisi Resûlullah’ın azadlı kölesidir- rivayet edildiğine göre o “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’i şöyle buyururken işittim” demiştir:
“Çok secde etmeye bak! Zira senin Allah için yaptığın her secde karşılığında Allah seni bir derece yükseltir ve bir hatânı siler.”
Müslim, Salât 225. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Tatavvu’ 22; Tirmizî, Salât 169; Nesâî, Tatbîk 80, 89
SÖZLÜK ANLAMI
Sözlükte “eğilmek, boyun eğmek, tevazu ile alnı yere koymak” anlamındadır.
TERIM ANLAMI
sücûd masdarından gelen secde fıkıh terimi olarak namazda alın, burun, el ayaları, dizler ve ayak parmakları zemine değecek şekilde yere kapanmayı ifade eder.
ÖZLÜ SÖZ
Eklense de başıma, dünyada kaç baş varsa. Başım, onların hepsi için secdeye varsa.
N.FAZIL KISAKUREK
ACIKLAMA
Âyet-i kerîmede geçtiği üzere insan, kendisinin yaratıcısı değildir. Kendisine şekil/suret, dillerini ve renklerini veren de kendisi değildir.4 Bunun gibi bilgisi de ezelî, ebedî, herşeyi kapsayıcı ve görecesiz değildir. Böyle olunca insan yüce Yaradanı’na karşı, İblis misâli O’nun yüceliğini tanısa bile büyüklük taslayarak secde/ibadet etmez, emrini yerine getirmezse nankörlük yapmış/kâfir olmuş ve şeytanın kendine benzetmeye çalıştığı kimselerden olmuş olur.
HATICE KARA/HELÂK
7. CÜZ
AYET:
En'am suresi 6. ayet : Bizim, kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkân (ve yer)leri onlara verdik ve (ihtiyaç anında) üzerlerine semadan bol bol yağmur gönderdik, (evlerinin) alt tarafından akan ırmaklar yaptık. Fakat (âsî oldular da) günahları yüzünden biz de onları (azapla) helak ettik ve onların peşlerinden başka bir nesil meydana getirdik.
HADISLER
1.HADIS
Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize bir gün bir konuşma yaptı ve:
- "Ey müslümanlar! Allah size haccı farz kıldı, haccedin!" buyurdu. Sahâbilerden biri:
- Her sene mi, ey Allah'ın Resulü? diye sordu.
Hz. Peygamber, adam sorusunu üç defa tekrarlayıncaya kadar cevap vermeyip sustu. Sonra şöyle buyurdu:
- "Eğer "evet" deseydim, her sene haccetmeniz farz olurdu, siz de onu yerine getiremezdiniz!“ Sonra sözlerine devamla:
- "Ben sizi kendi halinize bıraktığım sürece siz de beni kendi halime bırakın. Çünkü sizden öncekiler peygamberlerine çok sual sormaları ve aldıkları cevaplar konusunda ihtilâf etmeleri sebebiyle helâk oldular. Bundan dolayı size, bir şey emrettiğim zaman onu gücünüz yettiğince yerine getirin. Herhangi bir şeyi de yasaklarsam ondan da kesin olarak kaçının!" buyurdu.
Müslim, Hac 412; Nesâî,
2.HADIS
Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” (Müslim, Tevbe, 9, 10, 11) buyurmuştur.
AÇIKLAMA
İslâm fıtrat dinidir. İslâm’da insanın günah işleyebileceği kabul edilmiş ve bundan korunma ve kurtulma yolları insana öğretilmiştir. İşte yapılan kötülükten, işlenen günah ve kabahatten kurtulup manevi kirlerden temizlenme yolu tövbedir. Tövbe ile insan, yapmış olduğu günah ve kusurlardan kurtulup o günah ve hataları hiç yapmamış gibi tertemiz olur. Nitekim bu hususta Peygamber Efendimiz buyuruyor:
SÖZLÜK ANLAMI
1. Ölme, öldürme.
2. Ortadan kaldırma, yok etme, ortadan kaldırılma, yok edilme.
TERIM ANLAMI
bitkin duruma gelme yada getirilme.
ÖZLÜ SÖZ
sünnet yoldur,toplulukta yoldaşa benzer.Yolsuz yoldaşsız oldun mu bu daracık yerde helak oldun gitti!
Hz. Mevlana
7. CÜZ
AYET:
En'am suresi 6. ayet : Bizim, kendilerinden önce nice nesilleri helak ettiğimizi görmediler mi? Yeryüzünde size vermediğimiz imkân (ve yer)leri onlara verdik ve (ihtiyaç anında) üzerlerine semadan bol bol yağmur gönderdik, (evlerinin) alt tarafından akan ırmaklar yaptık. Fakat (âsî oldular da) günahları yüzünden biz de onları (azapla) helak ettik ve onların peşlerinden başka bir nesil meydana getirdik.
HADISLER
1.HADIS
Ebû Hureyre radıyallahu anh şöyle dedi: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bize bir gün bir konuşma yaptı ve:
- "Ey müslümanlar! Allah size haccı farz kıldı, haccedin!" buyurdu. Sahâbilerden biri:
- Her sene mi, ey Allah'ın Resulü? diye sordu.
Hz. Peygamber, adam sorusunu üç defa tekrarlayıncaya kadar cevap vermeyip sustu. Sonra şöyle buyurdu:
- "Eğer "evet" deseydim, her sene haccetmeniz farz olurdu, siz de onu yerine getiremezdiniz!“ Sonra sözlerine devamla:
- "Ben sizi kendi halinize bıraktığım sürece siz de beni kendi halime bırakın. Çünkü sizden öncekiler peygamberlerine çok sual sormaları ve aldıkları cevaplar konusunda ihtilâf etmeleri sebebiyle helâk oldular. Bundan dolayı size, bir şey emrettiğim zaman onu gücünüz yettiğince yerine getirin. Herhangi bir şeyi de yasaklarsam ondan da kesin olarak kaçının!" buyurdu.
Müslim, Hac 412; Nesâî,
2.HADIS
Eğer siz günah işlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah işleyip, peşinden tövbe eden kullar yaratırdı.” (Müslim, Tevbe, 9, 10, 11) buyurmuştur.
AÇIKLAMA
İslâm fıtrat dinidir. İslâm’da insanın günah işleyebileceği kabul edilmiş ve bundan korunma ve kurtulma yolları insana öğretilmiştir. İşte yapılan kötülükten, işlenen günah ve kabahatten kurtulup manevi kirlerden temizlenme yolu tövbedir. Tövbe ile insan, yapmış olduğu günah ve kusurlardan kurtulup o günah ve hataları hiç yapmamış gibi tertemiz olur. Nitekim bu hususta Peygamber Efendimiz buyuruyor:
SÖZLÜK ANLAMI
1. Ölme, öldürme.
2. Ortadan kaldırma, yok etme, ortadan kaldırılma, yok edilme.
TERIM ANLAMI
bitkin duruma gelme yada getirilme.
ÖZLÜ SÖZ
sünnet yoldur,toplulukta yoldaşa benzer.Yolsuz yoldaşsız oldun mu bu daracık yerde helak oldun gitti!
Hz. Mevlana
20 Şubat 2020 Perşembe
URFALI ŞAİR YUSUF NABİ'NIİN MEDİNE ZİYARETİ
Urfalı Şair Nabi, devlet ricalinden bir gurupla Hac’a gidiyorlar. O zaman gidiş-gelişler yaya veya at sırtında kervanlarla yapılmaktadır. Türkiye’den giderken Mekke’ye daha 450 km kala Medine önünüze çıkar. Kervan Medine’ye girmeden önce saat gece yarısını biraz geçmiştir. Bir süre dinlenip sabah namazına Mescid-i Nebevi’ye gideriz diyerek kısa bir mola veriliyor. Yorgunluk nedeniyle kervanda bulunan devletlu biraz uzanarak dinlenmek isterken farkında olmadan ayaklarını Medine’ye doğru uzatarak hafif bir şekerleme yapıyor. Onun ayklarını medine’ye doğru uzatmasını şair Nabi pek fazla yadırgadığından hemen oracıkta ;
“Sakın terki edepten, kuy-ı mahbubu hudadır bu
Nazargah-ı ilahidir, makam-ı Mustafa’dır bu” diye başlayan şiirini şu dizelerle bitirir;
“Ey bad-ı saba uğrarsa yolun semt-i harameyne
Tazimimi arzeyle resul-u sakaleyne.”
Devletlu hemen kalkar ve Nabi’ye, “farkında olmadan oldu, aramızda kalsın” diye ricada bulunur. Nabi de olumlu yaklaşır.
Sabah kervan Medine’ye girerken, müezzin minareden bu dizeleri okumaktadır. Nabi de devletlu da hayretler içerisindedirler. Namazdan sonra müezzini çağırtarak okuduklarını nereden öğrendiğini sorarlar. Müezzin biraz tereddütten sonra; “Efendim, gece rüyamda Hazreti Peygamberi gördüm. Bana bu okuduklarımı öğreterek bunları sabah ezanından önce okumamı emretti. Çünkü ümmetimden Nabi geliyor dedi. Ben de okudum” diye cevap verir.
Urfalı Şair Nabi, devlet ricalinden bir gurupla Hac’a gidiyorlar. O zaman gidiş-gelişler yaya veya at sırtında kervanlarla yapılmaktadır. Türkiye’den giderken Mekke’ye daha 450 km kala Medine önünüze çıkar. Kervan Medine’ye girmeden önce saat gece yarısını biraz geçmiştir. Bir süre dinlenip sabah namazına Mescid-i Nebevi’ye gideriz diyerek kısa bir mola veriliyor. Yorgunluk nedeniyle kervanda bulunan devletlu biraz uzanarak dinlenmek isterken farkında olmadan ayaklarını Medine’ye doğru uzatarak hafif bir şekerleme yapıyor. Onun ayklarını medine’ye doğru uzatmasını şair Nabi pek fazla yadırgadığından hemen oracıkta ;
“Sakın terki edepten, kuy-ı mahbubu hudadır bu
Nazargah-ı ilahidir, makam-ı Mustafa’dır bu” diye başlayan şiirini şu dizelerle bitirir;
“Ey bad-ı saba uğrarsa yolun semt-i harameyne
Tazimimi arzeyle resul-u sakaleyne.”
Devletlu hemen kalkar ve Nabi’ye, “farkında olmadan oldu, aramızda kalsın” diye ricada bulunur. Nabi de olumlu yaklaşır.
Sabah kervan Medine’ye girerken, müezzin minareden bu dizeleri okumaktadır. Nabi de devletlu da hayretler içerisindedirler. Namazdan sonra müezzini çağırtarak okuduklarını nereden öğrendiğini sorarlar. Müezzin biraz tereddütten sonra; “Efendim, gece rüyamda Hazreti Peygamberi gördüm. Bana bu okuduklarımı öğreterek bunları sabah ezanından önce okumamı emretti. Çünkü ümmetimden Nabi geliyor dedi. Ben de okudum” diye cevap verir.
23 Ocak 2020 Perşembe
FESAT
6.cüz
AYET:
Maide Suresi 33. ayet:
Allah ve Resûlü’(nün hükümleri)ne karşı savaş açan ve (bu hükümlerin yapılmasını istemeyerek ve aksini yaparak) yeryüzünde anarşi/fesat çıkartmaya çalışanların cezası ancak (verilecek hükme göre ya) öldürülmeleri, ya asılmaları, ya (sağ) elleriyle (sol) ayaklarının çapraz kesilmesi ya da (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir rezilliktir. Âhirette ise onlara büyük bir azap vardır.
AÇIKLAMA:
Allah ve Resûlü’ne karşı savaş açma iki türlü olur. Biri, Allah’ın emirlerini/hükümlerini hiçe sayarak onları toplumun yaşamından kaldırmak, emirlerini yasaklamak, haram kıldıklarını da serbest bırakmak ve onlara imkânlar tanımakla; diğeri de fertlerin toplum düzenini bozucu/anarşist hareketleriyle olur. İslâm, bir insanın başkasını kasten öldürmesini bir insanlık suçu sayar ve bütün insanları öldürmüş gibi kabul eder. Yol kesme, soygun ve öldürme olayları toplumun huzurunu bozduğu için devlete karşı işlenmiş bir suç kabul edilmiş ve cezalar konulmuştur. Aşağıda görüleceği şekilde bu cezaları İslâm, suç işleyecek olanın kendi âkıbetini düşünmesi ve ondan ibret alıp vazgeçmesi için koymuştur. Şöyle ki:
1. Silahlanıp dağa çıkan ve orada yol kesip adam öldürenin cezası ölümdür.
2. Hem öldürmüş hem de soygun yapmışsa hem öldürülür hem de ibret için asılır.
3. Yol kesmiş, kimseyi öldürmemiş de sadece malları alıp kaçmışsa normal hırsıza göre2 cezası, iki misli olarak sağ el ve sol ayağı çaprazlama kesilir.
4. Yol kesip öldürmeden ve malları da almadan yalnız terör havası yaratıp insanları korkutmuşsa sürgüne gönderilir.
HADISLER
1.HADIS
Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şüphesiz ki sözde ve işde doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.”
Buhâri, Edeb 69; Müslim, Birr 103-105
2.HADIS
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ varlıkları yaratma işini tamamlayınca, akrabalık bağı (rahim) ayağa kalkarak:
- (Huzurunda) bu duruş, akrabalık bağını koparan kimseden sana sığınanın duruşudur, dedi.
Allah Teâlâ:
- Pekâlâ, seni koruyup gözeteni gözetmeme, seninle ilgisini kesenden rahmetimi kesmeme râzı değil misin? diye sordu.
Akrabalık bağı:
- Evet, râzıyım, dedi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ:
- Sana bu hak verilmiştir, buyurdu.
Bunları anlattıktan sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- İsterseniz (bunu doğrulayan) şu âyeti okuyunuz, buyurdu:
“Ey münâfıklar! Siz iş başına geçecek olursanız, yeryüzünde fesat çıkarır, akrabalarla ilginizi kesersiniz, değil mi? İşte Allah’ın lânete uğrattığı, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimseler bunlardır” [Muhammed sûresi (47), 22-23]. Buhârî, Tefsîru sûre 47, Edeb 13, Tevhîd 35; Müslim, Birr 16
SÖZLÜK ANLAMI
fesad kavramı, gerek fizikî gerekse sosyal düzen ve dengenin bozulması anlamında olumsuz bir duruma işaret etmek üzere ve genellikle salâhın karşıtı olarak kullanılır.
TERIM ANLAMI
Tabiat alanındaki oluş ve bozuluşu ifade eden felsefe terimi.
ÖZLÜ SÖZ
İnsan her şeyi göremez; Sevdiğin şeyler seni kör ve sağır eder. (Hz. Mevlana)
6.cüz
AYET:
Maide Suresi 33. ayet:
Allah ve Resûlü’(nün hükümleri)ne karşı savaş açan ve (bu hükümlerin yapılmasını istemeyerek ve aksini yaparak) yeryüzünde anarşi/fesat çıkartmaya çalışanların cezası ancak (verilecek hükme göre ya) öldürülmeleri, ya asılmaları, ya (sağ) elleriyle (sol) ayaklarının çapraz kesilmesi ya da (bulundukları) yerden sürülmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir rezilliktir. Âhirette ise onlara büyük bir azap vardır.
AÇIKLAMA:
Allah ve Resûlü’ne karşı savaş açma iki türlü olur. Biri, Allah’ın emirlerini/hükümlerini hiçe sayarak onları toplumun yaşamından kaldırmak, emirlerini yasaklamak, haram kıldıklarını da serbest bırakmak ve onlara imkânlar tanımakla; diğeri de fertlerin toplum düzenini bozucu/anarşist hareketleriyle olur. İslâm, bir insanın başkasını kasten öldürmesini bir insanlık suçu sayar ve bütün insanları öldürmüş gibi kabul eder. Yol kesme, soygun ve öldürme olayları toplumun huzurunu bozduğu için devlete karşı işlenmiş bir suç kabul edilmiş ve cezalar konulmuştur. Aşağıda görüleceği şekilde bu cezaları İslâm, suç işleyecek olanın kendi âkıbetini düşünmesi ve ondan ibret alıp vazgeçmesi için koymuştur. Şöyle ki:
1. Silahlanıp dağa çıkan ve orada yol kesip adam öldürenin cezası ölümdür.
2. Hem öldürmüş hem de soygun yapmışsa hem öldürülür hem de ibret için asılır.
3. Yol kesmiş, kimseyi öldürmemiş de sadece malları alıp kaçmışsa normal hırsıza göre2 cezası, iki misli olarak sağ el ve sol ayağı çaprazlama kesilir.
4. Yol kesip öldürmeden ve malları da almadan yalnız terör havası yaratıp insanları korkutmuşsa sürgüne gönderilir.
HADISLER
1.HADIS
Abdullah İbni Mes’ud radıyallahu anh’den rivâyet edildiğine göre Nebî sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Şüphesiz ki sözde ve işde doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de cennete iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.”
Buhâri, Edeb 69; Müslim, Birr 103-105
2.HADIS
Ebû Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Allah Teâlâ varlıkları yaratma işini tamamlayınca, akrabalık bağı (rahim) ayağa kalkarak:
- (Huzurunda) bu duruş, akrabalık bağını koparan kimseden sana sığınanın duruşudur, dedi.
Allah Teâlâ:
- Pekâlâ, seni koruyup gözeteni gözetmeme, seninle ilgisini kesenden rahmetimi kesmeme râzı değil misin? diye sordu.
Akrabalık bağı:
- Evet, râzıyım, dedi.
Bunun üzerine Allah Teâlâ:
- Sana bu hak verilmiştir, buyurdu.
Bunları anlattıktan sonra Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
- İsterseniz (bunu doğrulayan) şu âyeti okuyunuz, buyurdu:
“Ey münâfıklar! Siz iş başına geçecek olursanız, yeryüzünde fesat çıkarır, akrabalarla ilginizi kesersiniz, değil mi? İşte Allah’ın lânete uğrattığı, kulaklarını sağır, gözlerini kör ettiği kimseler bunlardır” [Muhammed sûresi (47), 22-23]. Buhârî, Tefsîru sûre 47, Edeb 13, Tevhîd 35; Müslim, Birr 16
SÖZLÜK ANLAMI
fesad kavramı, gerek fizikî gerekse sosyal düzen ve dengenin bozulması anlamında olumsuz bir duruma işaret etmek üzere ve genellikle salâhın karşıtı olarak kullanılır.
TERIM ANLAMI
Tabiat alanındaki oluş ve bozuluşu ifade eden felsefe terimi.
ÖZLÜ SÖZ
İnsan her şeyi göremez; Sevdiğin şeyler seni kör ve sağır eder. (Hz. Mevlana)
17 Ocak 2020 Cuma
ITAAT/
5.cüz
AYET
Nisâ Sûresi / 80.Ayet
Kim Peygamber’e itaat ederse muhakkak Allah’a itaat etmiş olur. Kim de (itaatten) yüz çevirirse (üzülme), biz seni onların üzerine bir bekçi göndermedik.
ACIKLAMA
Hz. Peygamber Allah’ın kulu, elçisi ve İslâm dininin temsilcisidir. Ahlâkı Kur’an’ dır. Allah’a inananlar için, dünya ve âhiret işlerinin tümünde en güzel örnek odur.Söyledikleri ve yaptıkları Allah’ın gözetimi ve izni altındadır. Kur’an’ın örnek uygulayıcısı odur. Kendisinin buyrukları da Kur’an’ın ruhuna uygun olup yalnız kendi zamanıyla kayıtlı değil, bütün zamanlarda geçerlidir. Çünkü ona Kur’an’ı açıklama yetkisi verilmiş ve hikmet öğretilmiştir. Sağlam kaynaklardan gelmiş hadislerine itibar etmeyip yalnız Kur’an’a dayandığı iddiasıyla Peygamber’i sadece bir aracı kabul etmek, kâfirliğin ve dinsizliğin bir köprüsüdür. Çünkü hayat dini olan İslâm, Allah’ın bildirmesi ve Resûlü’nün açıklama ve uygulamasıyla meydana gelmiştir. Âyette belirtildiği üzere Allah’a itaat ve sevgi, Resûlü’ne, onun hadis ve sünnetine uymakla gerçekleşir.
Kim de onlara gönül rahatlığıyla teslim olmazsa iman etmiş sayılmaz.
HADISLER
HADIS 1
Muâz radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni (yönetici olarak Yemen’e) gönderdi ve şunları söyledi:
“Sen kitap ehli olan bir topluma gidiyorsun, Onları, Allah’dan başka ilah olmadığına ve benim Allah’ın Resûlü olduğuma şahitlik etmeye dâvet et. Eğer onlar, bu dâvete uyup itaat ederlerse, Allah’ın kendilerine her bir gün ve gecede beş vakit namazı kesin olarak farz kıldığını bildir. Şayet buna da itaat ederlerse, Allah Teâlâ’nın, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere, kendilerine zekâtı mutlak surette farz kıldığını bildir. Buna da itaat edip uydukları takdirde, onların mallarının en gözde ve kıymetli olanlarını almaktan sakın. Mazlumun bedduasını almaktan da son derece çekin, çünkü onun bedduası ile Allah arasında bir perde yoktur.”
riyazussalihin 210
HADIS 2
“Dinleyin, itaat edin. Onlar kendi yüklendiklerinden, siz de kendi yüklendiklerinizden sorumlusunuz” (Müslim, İmâre 49).
SÖZLÜK ANLAMI
Sözlükte “baş eğmek, emredileni yerine getirmek, söz dinlemek” anlamındaki tav‘ kökünden türemiş olup aynı mânayı taşır. Aslında masdar ismi olan tâat de itâat gibi kullanılır
TERIM ANLAMI
Meşrû emir ve isteklere uyma anlamında bir terim.
Hz. Ebru Bekir –radıyallahu anhü- halife seçilip kendisine biat edilince, mescide giderek minbere çıktı. Resulullah’ın her zaman oturduğu yerden bir basamak aşağıda durdu ve bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında şunları da söyledi:
-“Ey insanlar! Üzerinize emir oldum; halbuki ben sizin en muktediriniz ve hayırlınız değilim. Eğer iyi işler yaparsam bana yardım ediniz. Ve şayet doğru yoldan sapar, fena işler yaparsam beni doğru yola çağırınız.
-Ey insanlar! Ben ancak Resulullah’ın yoluna tabiyim; ben arzuma göre hareket etmeye yetkili değilim. Sizin en zayıfınız haklı olduğu müddetçe, benim yanımda en kuvvetlinizdir; en güçlünüz de, eğer haksız ise, benim yanımda en zayıfınızdan daha zayıftır. Ve zulme uğrayanın hakkı ondan alınacaktır. Ben Allah’a ve Reuslüne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz! Eğer ben Allah’a ve Resulüne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat idiniz! Eğer ben Allah’a ve Resulüne itaat etmezsem, siz de bana itaat etmeyiniz! (Şibli, Asr-ı Saadet, 4/51).
5.cüz
AYET
Nisâ Sûresi / 80.Ayet
Kim Peygamber’e itaat ederse muhakkak Allah’a itaat etmiş olur. Kim de (itaatten) yüz çevirirse (üzülme), biz seni onların üzerine bir bekçi göndermedik.
ACIKLAMA
Hz. Peygamber Allah’ın kulu, elçisi ve İslâm dininin temsilcisidir. Ahlâkı Kur’an’ dır. Allah’a inananlar için, dünya ve âhiret işlerinin tümünde en güzel örnek odur.Söyledikleri ve yaptıkları Allah’ın gözetimi ve izni altındadır. Kur’an’ın örnek uygulayıcısı odur. Kendisinin buyrukları da Kur’an’ın ruhuna uygun olup yalnız kendi zamanıyla kayıtlı değil, bütün zamanlarda geçerlidir. Çünkü ona Kur’an’ı açıklama yetkisi verilmiş ve hikmet öğretilmiştir. Sağlam kaynaklardan gelmiş hadislerine itibar etmeyip yalnız Kur’an’a dayandığı iddiasıyla Peygamber’i sadece bir aracı kabul etmek, kâfirliğin ve dinsizliğin bir köprüsüdür. Çünkü hayat dini olan İslâm, Allah’ın bildirmesi ve Resûlü’nün açıklama ve uygulamasıyla meydana gelmiştir. Âyette belirtildiği üzere Allah’a itaat ve sevgi, Resûlü’ne, onun hadis ve sünnetine uymakla gerçekleşir.
Kim de onlara gönül rahatlığıyla teslim olmazsa iman etmiş sayılmaz.
HADISLER
HADIS 1
Muâz radıyallahu anh şöyle dedi:
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem beni (yönetici olarak Yemen’e) gönderdi ve şunları söyledi:
“Sen kitap ehli olan bir topluma gidiyorsun, Onları, Allah’dan başka ilah olmadığına ve benim Allah’ın Resûlü olduğuma şahitlik etmeye dâvet et. Eğer onlar, bu dâvete uyup itaat ederlerse, Allah’ın kendilerine her bir gün ve gecede beş vakit namazı kesin olarak farz kıldığını bildir. Şayet buna da itaat ederlerse, Allah Teâlâ’nın, zenginlerinden alınıp fakirlerine verilmek üzere, kendilerine zekâtı mutlak surette farz kıldığını bildir. Buna da itaat edip uydukları takdirde, onların mallarının en gözde ve kıymetli olanlarını almaktan sakın. Mazlumun bedduasını almaktan da son derece çekin, çünkü onun bedduası ile Allah arasında bir perde yoktur.”
riyazussalihin 210
HADIS 2
“Dinleyin, itaat edin. Onlar kendi yüklendiklerinden, siz de kendi yüklendiklerinizden sorumlusunuz” (Müslim, İmâre 49).
SÖZLÜK ANLAMI
Sözlükte “baş eğmek, emredileni yerine getirmek, söz dinlemek” anlamındaki tav‘ kökünden türemiş olup aynı mânayı taşır. Aslında masdar ismi olan tâat de itâat gibi kullanılır
TERIM ANLAMI
Meşrû emir ve isteklere uyma anlamında bir terim.
Hz. Ebru Bekir –radıyallahu anhü- halife seçilip kendisine biat edilince, mescide giderek minbere çıktı. Resulullah’ın her zaman oturduğu yerden bir basamak aşağıda durdu ve bir konuşma yaptı. Bu konuşmasında şunları da söyledi:
-“Ey insanlar! Üzerinize emir oldum; halbuki ben sizin en muktediriniz ve hayırlınız değilim. Eğer iyi işler yaparsam bana yardım ediniz. Ve şayet doğru yoldan sapar, fena işler yaparsam beni doğru yola çağırınız.
-Ey insanlar! Ben ancak Resulullah’ın yoluna tabiyim; ben arzuma göre hareket etmeye yetkili değilim. Sizin en zayıfınız haklı olduğu müddetçe, benim yanımda en kuvvetlinizdir; en güçlünüz de, eğer haksız ise, benim yanımda en zayıfınızdan daha zayıftır. Ve zulme uğrayanın hakkı ondan alınacaktır. Ben Allah’a ve Reuslüne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat ediniz! Eğer ben Allah’a ve Resulüne itaat ettiğim müddetçe siz de bana itaat idiniz! Eğer ben Allah’a ve Resulüne itaat etmezsem, siz de bana itaat etmeyiniz! (Şibli, Asr-ı Saadet, 4/51).
2 Ocak 2020 Perşembe
AHİD
3.cüz
AYET
Âl-i Imrân Sûresi / 76.Ayet:
Hayır (gerçek onların söyledikleri gibi değil), kim ahdini yerine getirir ve “Allah’ın emrine uyup günahlardan sakınırsa” (bilsin ki) şüphesiz Allah, muttakî olan (yasaklarından kaçınan ve emrine uygun yaşayan)ları sever.
feyzul furkan
HADISLER
1.Hadis:
Münafığın alâmeti üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Va'd ettiği, söz verdiği zaman sözünde durmaz. Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hiyanet eder." S. Buhâri, Tecrid-i Sarih, c. 1, s. 45, no: 31
2.Hadis:
Ebu Hureyre (r.a.)'den Nebî (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Aziz ve Celil olan Allah: Üç (sınıf insan) vardır ki, kıyamet gününde Ben bunların hasmıyım: 1- O kimse ki, bana (Mukaddes ismime) yemin eder de sonra ahdini bozar. 2- Bir kimse ki, hür (bir insan)ı köle diye satar da onun karşılığını yer. 3- Diğer kimse ki, bir işçi tutar, onu çalıştırır da ücretini vermez, buyurmuştur." (Buhâri, Tecrid-i Sarih Terc. Ve Şerhi, c. 6, s. 535)
TERIM ANLAMI
Antlaşma, sözleşme anlamında bir terim.
SÖZLÜK ANLAMI
Sözlükte “güvenmek, itimat etmek” mânasındaki sika (vüsûk) veya “sağlam ve muhkem olmak” anlamına gelen vesâka kökünden türemiş bir isim olan mîsâk “kuvvetli ahid ve antlaşma” demektir. Dinî metinlerde “Allah ile peygamberler ve kullar arasında gerçekleşen antlaşma” anlamında kullanılmaktadır.
AÇIKLAMA
Yemin ahdin dinî ve kutsî yönünü, söz verme de ahlâkî yönünü teşkil eder.
Bütün önceki ümmetlerden ahid alınmış olmasına rağmen, Hz. Muhammed’den ümmeti adına bir ahid alınmamıştır. Ancak Peygamber’e baş eğip tâbi olanlar övülmüş, sözünden dönenlerse yerilmiştir (bk. el-Feth 48/10).
ÖZLÜ SÖZ
Söz vermek bir mana ise sözü tutmak binbir mana... !!! herkes söz vermesini bilir ama şeref" yürekli olana.
Mevlana
3.cüz
AYET
Âl-i Imrân Sûresi / 76.Ayet:
Hayır (gerçek onların söyledikleri gibi değil), kim ahdini yerine getirir ve “Allah’ın emrine uyup günahlardan sakınırsa” (bilsin ki) şüphesiz Allah, muttakî olan (yasaklarından kaçınan ve emrine uygun yaşayan)ları sever.
feyzul furkan
HADISLER
1.Hadis:
Münafığın alâmeti üçtür. Söz söylerken yalan söyler. Va'd ettiği, söz verdiği zaman sözünde durmaz. Kendisine bir şey emanet edildiği zaman hiyanet eder." S. Buhâri, Tecrid-i Sarih, c. 1, s. 45, no: 31
2.Hadis:
Ebu Hureyre (r.a.)'den Nebî (s.a.v.)'in şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir: "Aziz ve Celil olan Allah: Üç (sınıf insan) vardır ki, kıyamet gününde Ben bunların hasmıyım: 1- O kimse ki, bana (Mukaddes ismime) yemin eder de sonra ahdini bozar. 2- Bir kimse ki, hür (bir insan)ı köle diye satar da onun karşılığını yer. 3- Diğer kimse ki, bir işçi tutar, onu çalıştırır da ücretini vermez, buyurmuştur." (Buhâri, Tecrid-i Sarih Terc. Ve Şerhi, c. 6, s. 535)
TERIM ANLAMI
Antlaşma, sözleşme anlamında bir terim.
SÖZLÜK ANLAMI
Sözlükte “güvenmek, itimat etmek” mânasındaki sika (vüsûk) veya “sağlam ve muhkem olmak” anlamına gelen vesâka kökünden türemiş bir isim olan mîsâk “kuvvetli ahid ve antlaşma” demektir. Dinî metinlerde “Allah ile peygamberler ve kullar arasında gerçekleşen antlaşma” anlamında kullanılmaktadır.
AÇIKLAMA
Yemin ahdin dinî ve kutsî yönünü, söz verme de ahlâkî yönünü teşkil eder.
Bütün önceki ümmetlerden ahid alınmış olmasına rağmen, Hz. Muhammed’den ümmeti adına bir ahid alınmamıştır. Ancak Peygamber’e baş eğip tâbi olanlar övülmüş, sözünden dönenlerse yerilmiştir (bk. el-Feth 48/10).
ÖZLÜ SÖZ
Söz vermek bir mana ise sözü tutmak binbir mana... !!! herkes söz vermesini bilir ama şeref" yürekli olana.
Mevlana
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)